İş Arkadaşım Jürgen’in Sevgilisini Siktim
Alman Bakire Lisa ile aramızda geçenleri hatırlayacaksınızdır sevgili okurlar. İşte bundan yaklaşık bir yıl sonra, bu amına geçirdiğim Şefika’sından ithal damatlığım konusunda karar vermesi uzadıkça uzayınca, ben de eniştemin yardımıyla bir inşaat firmasında işe başladım, kaçak olarak tabi. Çünkü henüz oturmam ve çalışmam yok. Ancak o zamanlar ‘Duldung’ denilen bir özel oturma müsadesi alabilmiştik. İşte Jürgeni de bu inşaatta tanıdım. Çok iyi niyetli ve yardımsever bir çocuk. Kendisi benden yaklaşık iki yaş küçük. Bu arada benim Almanca da azbuçuk bir gelişme gösterdi haliyle…
Jürgen’e halamın ve eniştemin kaldığı yerin hayli küçük olduğunu, bu nedenle kendime bir oda aradığımı söylemiştim. Birgün halama bu konuda onlara açılmış ve Ev konusunda düşüncemi söylemiştim ve onlarda bunu makul karşılamışlardı. Ancak fazla uzaklarda olmayacaktı bu bulacağım yer. Jürgen’e ben bunları anlatırken doğrusu pek te ondan umutlu değildim. Ancak ne var ki, iki gün sonra çalışırken sevinerek yanıma geldi, bana Oda bulmuştu. Hem işe çok yakın bir yerde, hem de onun yakın bir akrabasının yanında. Kimbiliyormusunuz bu yakın akrabası sevgili okurlar? Anneannesi. Anneannesinin kiracısı yakında çıkıyor ve o nedenle yeni kiracı arıyormuş. Jürgen de beni teklif edince, “Getir de konuşalım…” demiş. Bir gün sonra zaten haftanın son çalışma günü, beraber gidecek ve konuşacaktık…
Uzatmayalım, Odaya taşındım. Yaklaşık üç aydır artık benimde bir evim olmasa bile, kendi odam vardı. Anneannesi o kadarla da kalmayıp, Odanın temizliğinin dışında benim ütü ve çamaşır işini üstlenmişti. Çok tonton iyi bir insan. Çabucak birbirimize kaynaşmıştık. Bunun içinde ben ona zamanım oldukça bahçe işinde yardımcı olacaktım. Öylede oldu. Lakin olayın hoşuma gitmeyen bir yönü vardı. Anlaşmaya göre odama bayan ziyaretçi getiremiyecektim. Aslında bayan ziyaretçi gelebilecek, ama benim yanmda geceleyemeyecekti. Yani sizinde anladığınız gibi, odama getireceğim bayan misafirimi gündüz gözüyle siktim siktim, sikemedim ertesi güne kalacacaktı. Bayan misafirimin hava kararmaya başladı mı çekip gitmesi lazımdı…
Birkaç mahalle ötesindede Jürgen anne babası ve bir kız kardeşiyle birikte kalıyor. Hafta sonları ekseriyetle onların yanındayım, eğer bahçede yapılacak bir işim yoksa. Onlarda iyi insanlardı, Jürgenin kız kardeşi hariç. Bu Sübyan, bu Lolita daha ilk günden bana takmıştı, bir polis gibi yanımdan ayrılmıyordu yahu. Akşam oldu mu zorla kaçıyorum ondan… Yavru daha henüz 16 yaşında imiş (kendisi 18 demesine rağmen). Memeler yeni tomurcuklanmış, meme uçları südyensiz giydiği ucuz tişörtünden bariz bir şekilde kendini gösteriyordu. Ama benim gözüm başkasındaydı, üzgünüm ama bu bir gerçek. Steffani’den bahsediyorum. Onu gördüğüm andan beri hiç aklımdan gitmiyordu. Steffani Jürgenin sevgilisi ne yazık ki. O da beni ilk gördüğünde bariz bir şekilde etkilenmişti benden, farkındayım. Keşke o Jürgenin sevgilisi olmasa idi de dışardan biri olsaydı.
Steffani’nin o sıcakkanlı samimi hareketleri beni bir o kadarda perişan ediyordu. Beraber olduğumuzda onların yanında bile mümkün olduğunca bana yaklaşmaya çalışmaları. Çok defa da vücudunu bana her fırsatta değdirmeye çalısmaları çok bariz ve açıktı ve bana olan aşınalığı ortaya koyuyordu. Tabi kiçekingenim, hele bu durumda. Buna rağmen olanları bir doğallık içersinde karşılamaya çalışıyordum. Ama daha hiç yalnız kalmamıştık ve sanki bu anı her ikimizde sabırsızlıkla bekliyor gibiydik. Sonradan kendisinin bana anlattığına göre, bir şekilde benim sikimin büyüklüğü konusunda bir duyum almış. İşteozaman anlıyordum neden bu kızın gözünün devamlı sikimin üzerinde dolaştığını. Jürgen duşun altında sikimi gördüğünde hayretle hayranlık arası bir bakış sarfetmişti zaten, demek ki anlatmış olacak ona…
Yine bir hafta sonu yaklaşmıştı. İşten çıktıktan yaklaşık iki saat sonra onlarda buluşacaktık. Onlara vardığımda bana kapıyı Steffani açtı. Şaşırdım. Çünkü genelde Jürgenin annesi açardı. Jürgenin anne babası kızlarıyla birlikte bir aile ziyaretine gitmişler. Jürgeni ise eski bir okul arkadaşı acilen yanına çağırmıştı. Steffani’ye ‘Neden onunla beraber gitmediğini’ sorduğumda, omuzlarını silkeleyerek, “Canım istemedi… Hem sen gelecektin!” dedi. İçeri girdim. Daha henüz oturmadan elime bir bira şişesi tutuşturdu, öbür elinde de kendi birası vardı. O biradan bir yudum alırken bana bir bakış sarfetti ki, sormayın sayın okurlar. Adeta ‘Hadi çabuk iç de sikişelim!’ dercesine.
Az sonra yanıma yaklaştı, gözü herzamanki gibi yine sikimin üzerinde dolaşıyordu, “Bu anı nezamandan beri bekliyordum, biliyormusun?” dedi. Elini sikimin üzerine bastırdı. Baygın ve şuh bir biçimde, “Nihayet adam akıllı bir yarak yiyeceğim…” diyerek, dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Ben gerçi bunun er yada geç böyle olacağından emindim, ama bu derece hızlı gelişeceğini bilemezdim. O sikimi sıvazlarken, ben de onun o dolgun etli dudaklarına yumuldum. Artık dillerimiz birbirine karışmıştı. Dillerimizi birbirimizin ağzına, derinlere kadar sokup çıkartıyortuk. Ha bu arada şunuda söyleyeyim; bu konuda da iddialıyım, yani sadece ağızda değil, vücudun diğer bölgelerinde de dilimi kullanma konusunda başarılıyımdır. Sadece dilimle, amın derinliklerine dalarak orgazma getirdiğim kadınların sayısı az değildir. Ve işte burda da öyle oldu, Steffani’nin amını dillerken, amının suları bir şelale gibi ağzımı doldurdu…
Steffaniyi Doggy (dört ayak) pozisyonuna getirip sikmeye başladığımda, ‘Şak Şak’ sesleri odada yankılanıyordu. Steffani altımda kıvranıyor, çırpınıyor çığlıklar atıyor, böyle bir yarağı hayatında ilk defa yediğini itiraf ediyordu. Ve bu sözleri beni daha bir şehvetlendiriyordu. Ayların verdiği karşılıklı arzu, burada adını buluyordu ‘Sikişmek!’. Sikişirken zaman ve zemin mefhumu ortadan kalkıyor, bir tek şey var aklında, ‘Sikişmek!’. Bütün bu serüven, Steffani’nin henüz az sikilmiş götünün o daracık büzüğünde noktalandı. Kazık gibi yarrağım büzüğünü yararak derinliklere ulaşırken, Steffani’nin halini görmeniz, çığlıklarını duymanız lazımdı. Üçüncü defaya boşalacaktım ve bu üçüncüsü götünün içine olacaktı. Öyle de oldu. Sikimi çektiğimde döller Steffani’nin büzüğünden süzülüyordu…