Üfürükçü Hoca
Üniversitede okurken, kendi grubum dışında da arkadaşlarım vardı haliyle. Fakat daha çok kendi aramızda zaman geçirirdik. Yine de, grubumuz dışından bir arkadaşımla da oldukça zaman geçirirdim. Liseden beri arkadaşımdı ve aslında ailelerimiz arkadaş olduğundan zamanında görüşmeye başlamıştık. Elif benden çok farklı biriydi aslında. Hanım hanımcık, hatta muhafazakar bir tarafı da olan biriydi. Ve istediği tek bir şey vardı; evlenmek. Özellikle zengin bir koca bulup, kendini sağlama almak istiyordu. Bunu da; daha okulun 1. sınıfındayken başarmıştı. Kendisinden 10 yaş büyük biriyle evlenmişti ve ailesinin bunu hiç itiraz etmeden kabul etmesi, hem bana, hem de çevredekilere şaşırtıcı gelmişti. Ama evlenmiş olmak Elif için yeterli değildi. Olabilecek en çabuk şekilde hamile kalmak ve evliliğini garanti altına almak istiyordu. Fakat 6 ay sonunda hala hamile kalamamıştı ve ara sıra ağlama krizleri geçiriyordu bu yüzden. Bir sürü doktora gitmesine rağmen, doktorlar Elif ile ilgili herhangi bir sorun bulamadılar. “Belki de eşinde bir sorun vardır?” dediğimde, bana o kadar kızıp bağırmıştı ki, 2 ay birbirimizi gördüğümüzde yüzümüzü çevirmiştik.
Aramızdaki küslük devam ederken, bir gün yanıma geldi ve beni inanılmaz derecede hayrete düşüren fikrini söyledi. Artık nereden duymuşsa; Polatlı’da bir hocanın adını almıştı. Bu (sözde) hoca; çocuk sahibi olamayanlara yardım ediyormuş ve Elif de ciddi ciddi gitmeyi düşündüğünü söyledi bana. O kadar şok olmuş bir haldeydim ki, bir süre sadece ağzım açık bakakalmıştım Elif’e. Sonrasında vazgeçirmek için ne kadar uğraşsam da Elif’i kararından döndüremedim. Benim de onunla gitmemi rica ettiğinde, en azından ona göz kulak olabileceğimi düşünerek bu teklifini kabul ettim. Sonuçta sağlıklı düşünemediği belliydi ve bu halde başına olmadık bir sürü iş açabilirdi.
Bahar şenlikleri haftasında benim arabamla Polatlı’ya doğru yola çıktık. Elif yolda sürekli teşekkür ediyordu bana, ama ben yine de üstümdeki sıkkın ruh halinden kurtulamıyordum. Kısa bir mesafe olduğundan Polatlı’ya varmamız 1 saat kadar sürmüştü. Fakat Elif’in elindeki adresi bulabilmek için daha fazla zaman harcamamız gerekti. Bir sürü yere sorduktan sonra Polatlı’nın biraz dışında, köy kılıklı bir kenar mahalleye girdik ve ara bir sokaktaki 2 katlı berbat haldeki bir evin önünde durduk. Kapının önü kalabalık sayılırdı ve kalabalık genelde başörtülü, hatta kara çarşaflı kadınlardan oluşuyordu. Daha o anda, (Ne işimiz var bizim burada?) diye geçirmiştim içimden, ama yinede arabadan inip Elif ile birlikte eve yöneldim…
Daha biz arabadan inerken bütün yüzler ikimize dönmüştü zaten. Oradaki tiplerle uzaktan yakından alakası olmayan ve oraya göre biraz fazla açık saçık giyimli (özellikle ben!) iki genç kadın, herkesin dikkatini çekmişti doğal olarak. Kalabalığın içindeki kadınlar, gizlemeye gerek duymadan bizi işaret edip aralarında konuşurken, aralarından geçerek evin kapısına vardık. Kapıyı bir kere tıklatmam yetmişti. Başörtülü, orta yaşlı bir kadın kapıyı açarak bizi içeri davet etti. Elif, hemen daha önceden aradığını belirterek, bir an önce içeri girmek istediğini söyledi. Ama evin içi de tıka basa doluydu ve içerideki koku pekte tahammül edilebilecek gibi değildi.
Kadın beklememiz gerektiğini söyleyerek bize oturmamızı söyledi. Tıklım tıklım odanın içinde oturacak yer olmadığından ayakta beklemeye başladık. Elif, çoktan bir eşarp çıkarmış ve başını örtmüştü. Yanımda eşarp getirmediğimden başım açıktı ve etraftakilerin bakışları, saklamaya gerek duymadan kınıyordu beni. İçimden Elif’e türlü hakaretler ederken sessiz kalmaya çalıştım. Elif ise sanki transa geçmiş gibiydi. Dudakları ses çıkarmadan kıpırdıyordu. İçinden dua okuduğunu anladım, ama aynısını yapmak için yeltenmedim bile. Ne de olsa iflah olmaz bir Deist idim ve dinlere inancım kendimi bildim bileli hiç olmamıştı.
O şekilde hemen hemen bir saat bekledikten sonra kadın yanımıza geldi ve hoca efendinin (!) bizi kabul edeceğini söyledi. Benim girmeme gerek olmadığını söylemeye çalıştığımdaysa, hocanın bize kapı aralığından baktığını, bende de kötü bir büyünün varlığını hissettiğini, ikimizi birden görmesi gerektiğini ve ikimiz birden girmezsek Elif’i de görmeyeceğini söyledi. Elif’in yalvaran gözlerle koluma asılması için yeterli oldu bu tehdit ve açıkçası, içeride karşılaşabileceğim şarlatanlığın beni ne kadar güldürebileceğini merak ederek hocanın yanına birlikte girmeyi kabul ettim. Fakat hiç bir şey beni içeri girdiğimde hissettiklerime hazırlayamazdı. Bunu, bugün bile açıklayamıyorum ve mantıklı bir açıklaması olduğunu da sanmıyorum. Daha içeri girer girmez sanki dizlerimin bağı çözülmüş ve bütün iradem elimden alınmıştı. Hafif bir baş dönmesiyle başlayan kontrol kaybım, adamın sesini duymamla artık tamamlanmıştı.
Hoca dedikleri adam 40’lı yaşlarında, çember sakallı, eğri burunlu ve delici mavi gözleri olan biriydi. Altında siyah bir şalvar, üstündeyse yıpranmış kareli bir gömlek vardı. Bağdaş kurmuş halde bize bakıyordu ve bizde sanki sahibinden izin isteyen köleler gibi Elif ile kapının ağzında duruyorduk. Eliyle girmemizi işaret ettiğinde yaklaştık ve yardımcısı olan kadın arkamızdan kapıyı kapattı. Hiç konuşmadan iki yanını göstererek oturmamızı söyledi. Dizlerimizin üstünde iki yanına geçtiğimizde bir süre hiç bir şey söylemedi. Sanki bir şeyler mırıldanıyordu, ama hiç bir şey anlamıyordum. Ara sıra durarak bize bakıyordu ve baştan aşağı gözden geçiriyordu bizi.
5 dakika böyle geçtikten sonra Elif’e dönerek, kötü varlıkların rahmini bağladığını ve bu bağı ancak kendisinin çözebileceğini söyledi. Elif’e baktığımda gözlerinde hem mutluluk, hem de hayranlık gördüm. Ama bu bana hiçte anormal gelmedi. Sanki bir rüyada gibiydim ve olanlar gayet normaldi. Adam sonrasında bana dönerek, benim de rahmime kötü varlıkların yerleştiğini ve bu durumu yine ancak kendinin çözebileceğini söyledi. Sonrasında bana çıkmamı söyleyerek, önce Elif ile ilgileneceğini söyledi. Hiç ses çıkarmadan kalktım ve dışarı çıktım. Kapının yanında beklerken kısa sürede içeriden zar zor ancak kapının dibinden duyulabilen sesler gelmeye başladı. Elif açık seçik inliyordu ve gelen sesler içeride aslında yapmamaları gereken bir şeyler yaptıklarına şüphe bırakmıyordu. Fakat o anda bile oradan kaçmak veya içeri girip Elif’i adamın ellerinden almak geçmedi içimden.
Daha 10 dakika geçmeden kapı açıldı ve Elif, yüzünde bir rahatlama ifadesiyle dışarı çıktı ve hocanın beni beklediğini söyledi. Cevap vermeden içeri girdim ve kapıyı kapattım. Adam, eliyle yanına oturmamı işaret etti. Çok kaba bir şekilde rahmimi kötü varlıkların işgal ettiğini tekrarlayarak, beni iyileştirmezse kısa sürede çok hastalanacağımı söyledi. Söyledikleri şu anda kulağa ne kadar inanılmaz geliyorsa, bana o anda, o kadar olağan ve inandırıcı geliyordu.
Adam uzanmamı söyleyince itiraz etmeden sırt üstü yere yattım. Adam tam karşıma gelerek elleriyle bacaklarımı araladı. İçimdeki o cılız ses hala kaçmam için beni ikna etmeye çalışsa da umursamıyordum. Tam bacaklarımın arasına geçerek yüzünü kasıklarıma yaklaştırdı. Külotumu yana çekerek bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bir yandan da ara sıra bacak arama üflüyordu ve nefesini vajinamda hissetmek, inanılmaz rahatlatıcı ve zevkli geliyordu bana. Bir süre bu şekilde devam ettikten sonra parmaklarını da işin içine soktu ve bütün bacak aramı, iki deliğimi de ihmal etmeden okşamaya ve parmaklamaya başladı. Zevkten inliyordum artık.
Bir süre daha böyle devam ettikten sonra, geri çekildi. Soran gözlerle baktığımda cebinden katlanmış, küçük bir kağıt parçası çıkardı ve bunu sürekli külotumun içinde vajinama temas eder şekilde tutmamı söyledi. Kağıtta çok güçlü bir büyü olduğunu ve bu büyünün rahmimdeki kötü varlıkları rahatsız edeceğini, ama tam iyileşebilmem için daha uzun süre onu görmeye devam etmemin gerektiğini söyledi. Sonrasında bana korunup korunmadığımı sordu. Bende doğum kontrol hapı kullandığımı söyledim. Hapları acilen bırakmam gerektiğini, bu tip hapların rahmi kötü varlıklara daha uygun bir hale getirdiğini ve yanına 15 günde bir, hatta bazen haftada bir gelmem gerektiğini söyledi. İnanılacak gibi değildi ama inanıyordum! Elimde değildi! Bütün iradem yerle bir olmuştu sanki ve bu pespaye adamın kölesiydim. Dediklerini itiraz bile etmeden kabul ettikten sonra, adamın, “Çıkabilirsin!” demesiyle birlikte kendimi dışarı attım ve karşımda Elif’i gördüm. Yüzündeki o tatmin ifadesi hala duruyordu ve aynı ifadenin benimde yüzümde olduğunu bilmem için aynaya bakmama gerek yoktu.
Adamın yardımcısı olan kadın, yüzünde pis bir sırıtışla yanımıza gelerek, haftaya gelmemiz gerektiğini ve (o günün parasıyla) 100’er Lira vermemiz gerektiğini söyledi. Gittikçe daha inanılmaz oluyordu durum. Hem taciz edilmiştik, hem de üstüne para vermeliydik. Ses çıkarmadan parayı verdikten sonra hızlıca dışarı çıktık ve arabaya atlayarak oradan ayrıldık. Yol boyunca hiç konuşmamıştık ilginç bir şekilde. Elif’i eve bıraktıktan sonra eve gidip olanları mantıklı bir şekilde düşünmeye çalıştım, ama aklımda kurduğum hiç bir şey mantıklı değildi. Açıkça o adamın beni becermesini istiyordum, gittikçe daha da artan bir arzuyla. Dediğini de yerine getirerek verdiği katlanmış ufak kağıt parçasını külotumun içine, tam vajinamın üstüne yerleştirdim ve onu tekrar görmeye gidene kadarda orada sakladım. Hemen ertesi gün doğum kontrol hapını da bıraktım ve bir haftanın geçmesini sabırsızlıkla bekledim.
Sonraki hafta geldiğinde, Elif, yine birlikte gitmemiz için aradı. Yolda tek kelime etmedik birbirimize. Ama sabırsızlandığımız ikimizin de yüzünden belliydi. Aynı yere gittiğimizde yine benzer şeyleri yaşadık, fakat bu sefer beni önce almıştı. Bu durumun Elif’i kıskandırdığı açık seçik belli oluyordu ama umursamamıştım. İçeri girdiğimde, adam uzatmadan kabaca soyunmamı emretti. Hiç itiraz etmeden üstümdeki her şeyi çıkardım. Adamın karşısında çırılçıplak öylece dururken kendimi inanılmaz güçsüz ve zavallı hissediyordum. Uzanmamı söylediğinde sırt üstü yere uzandım. Adam bacaklarımı iki yana iyice açarak araya girdi ve kalçalarımı kucağına aldı. Vajinam açık bir şekilde adamın önündeydi. Bir şeyler mırıldandıktan sonra sanki muayene edermiş gibi iki eliyle vajinamı ellemeye ve parmaklamaya başladı. Zaten daha soyunduğum anda ıslanmıştım, ama adam bunları yapmaya başladığında bacak aram artık yapış yapıştı.
Bir süre bu şekilde vajinamla oynadıktan sonra şalvarını çözdü ve bacaklarımın arasına geçti yine. Gözlerime inanamamıştım. Adamın penisi inanılmaz büyük ve kalındı. İçime girdiği anda nefesim kesilmişti. Bağırmamak için kendimi zar zor tutarken inliyordum. Kısa bir süre içimde hareketsiz kaldıktan sonra temposunu yavaşça arttırarak beni becermeye başladı. İçime her girişinde gözümde şimşekler çakıyordu, ama bir o kadarda zevk alıyordum. Yaklaşık 10 dakika gidip geldikten sonra içime boşaldı. Penisini çıkardığında vajinamın içinden adamın spermleri akıyordu ve sanki içimi oymuştu adam. Genişlediğimi hissediyordum. Kalkmak için yeltendiğimde, adam daha işinin bitmediği söyledi. Başucuma gelerek biraz önce içimden çıkan penisini ağzıma dayadı. 5 dakikalık oral seks sonunda yine aynı şekilde dev haline geri dönmüştü. Pozisyonu değiştirmeden bacaklarımın arasındaki yerini tekrar aldı ve içime bu sefer daha rahat bir şekilde girdi. İkincide, alıştığım için daha çok zevk alıyordum ve kasıklarımı sürekli ona bastırmaya çalışıyordum. Bu sefer daha uzun becermişti beni. Boşalması için yarım saate yakın içimde kalması gerekmişti ve yine aynı yoğunlukta boşalmıştı. İki boşalma sonunda içime o kadar çok boşalmıştı ki, adamın spermlerini gayet rahat hissediyordum. Veya bana öyle gelmişti, çünkü içimi yakmıştı.
Üstümden kalktığında içimi temizlemememi söyledi. Kendi elleriyle külotumu giydirdikten sonra spermlerinin iyileştirici gücü olduğunu ve 2 gün içimde kalmaları gerektiğini söyledi. Ben de, bu sanki çok normal bir şeymiş gibi itiraz etmeden kabul ettim. Eliyle kovar gibi çıkmamı ima ettiğinde sessizce dışarı çıktım ve Elif’in sabırsız bakışlarıyla karşılaştım. Kadın iznini alır almaz içeri girdi. Kısa sürede işi bitip çıktığında kıpkırmızıydı. Aynı şekilde yine kadına parayı verip, hızlıca arabama atlayarak Ankara’ya geri döndük.
Sonraki zamanlarda bu durum bir rutin haline geldi. Her hafta koşa koşa kendimizi o adamın kollarına atmak için Polatlı’ya gidiyorduk ve üstüne para veriyorduk. Sanki filmlerde anlatılan tarzda bir büyünün etkisi altındaydık ikimiz de ve bundan şikayet te etmiyorduk kesinlikle. Hatta adam beni bazı hafta sonları onunla kalmam için çağırdığında, eline yeni bir oyuncak geçirmiş bir çocuk gibi inanılmaz bir mutlulukla koşa koşa yanına gidiyordum ve hafta sonunu onun yatağında geçiriyordum. Sözde içimdeki kötü varlıklar kovuluyordu, ama asıl olan adam içimi sürekli spermleri ile dolduruyordu.
Beklenen olay kısa sürede oldu elbette. Ve uyanmamı sağlayanda ilginç bir şekilde bu oldu. Adama ilk gitmemizin üzerinden 3 ay geçtiğinde, adetim gecikmişti ve mide bulantılarım başlamıştı. Şüphelenmem için daha fazlasına gerek yoktu. Hemen bir doktora gittim ve 2 aylık hamile olduğumu öğrendim. Aslında durumun kafama dank etmesini sağlayan bu da değildi. Hemen koşa koşa adamın yanına gittim. Adam bana rahmimde hayırlı bir varlık olduğunu ve kesinlikle doğurmam gerektiğini söyledi. Bu sözleri duyar duymaz uyandım! Fakat itiraz etmeden söylediklerini kabul ettiğim yalanını attım ve hızlıca oradan çıktım. Daha oradan çıktığım anda Elif’i aradım ve onunda aynı durumda olduğunu, 2 gün önce adamla görüştüğünü öğrendim. Tek fark Elif uyanmış değildi! Yanına nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. O kadar hızlı kullanıyordum arabayı ki, göz açıp kapayana kadar Elif’in yanına varmıştım sanki.
Ve Elif’i uyandırmam neredeyse 1 haftamı aldı. Uyanması için adamın bana yaptıklarını detaylı bir şekilde anlatmam gerekmişti. Her anlattığımla yüzündeki hayal kırıklığı artan Elif, sonunda kürtaja ve bir daha o adamı görmemeye ikna olmuştu. Neredeyse kürtaj olamayacak haftanın sınırında ikimiz de zar zor ayarladığımız bir doktor sayesinde kürtaj olmuş ve içimizdeki Veled-ül Zina’larden kurtulmuştuk.
Sonrasında adam beni aramaya ve mesaj atmaya devam etti. Benden cevap alamadıkça attığı mesajlar tehdit içerikli olmaya başladı. Nasıl çarpılacağımdan ve nasıl yanacağımdan bahseden mesajlardı genelde. Ben de sonunda numaramı değiştirerek bu sorunu çözmüştüm. Elif’e sorduğumda onu da aradığını öğrendim ve Elif cevap vermediğini söyledi. Fakat bu olaylardan sadece 4 ay sonra Elif tekrar hamile kaldı. Ve o zaman benden gizli bir şekilde o adama gittiğini düşündüm. Sanırım karnındaki o adamın çocuğuydu. Zaten bu olay üstüne de, çok kısa bir zaman dilimi içinde Elif’le görüşmelerimiz iyice azalarak sonunda tamamen bitti.
Ara sıra halen ortak arkadaşlarımız sayesinde Elif’ten haber alıyorum ve Facebook’ta çocuğunun birkaç resmini gördüm; aynı eğri burun ve aynı delici mavi gözler!